Söylenen o ki, İstanbul’da bir köfteci, zamanında “az köfte var” diye gelen şikayetlere; “Ne Ka Ekmek, O Ka Köfte” diye cevap verirmiş, ve bu cevap bizim popüler kültürümüzde yer etmiş. İyi ki de etmiş, çünkü bugünkü Galatasaray’ı en iyi anlatan cümle.
Sahaya 11 kişi çıkan bir Galatasaray, hiçbir zaman eksik değildir. Bu düşünce yapısı Fatih Terim 22 sene evvel göreve geldiğinden bu yana akıllarımıza kazındı şüphesiz. Ancak haftalardır Galatasaray 11i değişik sinyaller veriyor; eksik değil belki ama istenen seviyede hiç değil.
Kalecimiz Muslera haricinde, ister defans hattı olsun, ister orta saha, ister forvet bölgesi; hiçbir nokta tam anlamıyla güvenli ellerde değil.
Zaten yüksek güven telkin etmeyen takımda, bir de ilk 42 dakika içerisinde 3 tane oyuncu sakatlanıp; yerlerine ilk 11 de başlamamış, dolayısıyla ne kadar hazır olduklarına emin olamadığım 3 oyuncu mecburiyetten oyuna dahil olunca; bu takım kurgusundan ne gibi bir beklenti olur ki?
Şu noktada Liverpool Teknik Direktörü Klopp’a ufak bir gönderme yapalım derim. Bu sene çıkartılan “Uluslar Ligi” nin anlamsız olduğunu hatta fikrin güzel ama futbolda bu fikri uygulayacak zamanın olmadığını söyledi. Ne kadar haklı olduğu da apaçık ortada. Milli takım için verilen aralarda, yoğun tempolarda oynanan bu mücadeleci yeni lig yüzünden, sadece ülkemizde değil, Avrupa’nın bir çok liginde ki takımlarında sakatlık sıkıntıları boy göstermeye başladı. Bu hafta’nın açılış maçı Galatasaray maçı olduğu için; ve zaten Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi gibi iki Ligde mücadele eden bir Galatasaray olduğu için, yorgunluk kümülatif olarak oyuncuları vurmaya başladı, ve sakatlıklar kaçınılmaz oldu.
Benim tahminim bu hafta sonu, Galatasaray gibi birden farklı kulvarda yarışan diğer takımlarımızda da benzer, beklenmedik sakatlıklara rastlayabiliriz.
Dönelim esas renklere.
30 Kasım 2016 da, kendi sahamızda Elazığspor’a kaybettiğimiz 2 puan sonrası yakaladığımız seri ile 11 ay kendi sahamızdan her maçta 3 puan ile ayrılmışız.
Bu 11 aylık sürecin sonucunda bu sefer 22 Ekim 2017 de kendi sahamızda Fenerbahçe ile golsüz berabere kalmışız ve sonrasında tam 1 sene süren iç saha galibiyet istatistiğimiz 19 Ekim 2018 de, yani bugün aldığımız beraberlik ile sona ermiş.
Demek ki Ekim/Kasım ayları iç saha maçlarında puan kaybetme riskimiz, istatistiki olarak artık mevcut. Seneye bir dipnot olarak dursun.
Ne dedik?
Zaten hali hazırda kadro derinliği ve oyuncu seviyesini tartışabileceğimiz bir Galatasaray da, bir de üstüne mecburi oyuncu değişiklikleri olunca; Fatih Terim’in ikinci yarı oyuncu değişikliğine bağlı taktiksel müdahale yapma şansı ortadan kalkmış oldu.
Her ne kadar Sinan Gümüş bir çok pozisyonda olumlu olumsuz kendisini gösterebildi ise, ki mücadelesini ve bir şeyler için çabalamasını çok beğendim bugün; Eren Derdiyok’un mecburen de olsa oyuna girmiş olması sonucu Galatasaray öyle ya da böyle bir Santrafor ile oynamış oldu. Zaten attığımız golde de, Eren’in Belhanda’nın ortasına doğru yaptığı koşu ve attığı kafa gerçekten “hakiki” bir Santrafor hareketiydi. Eren Derdiyok iki tık daha kuvvetli olup, gol vuruşlarını daha iyi seviyelere çıkartabilse, bugün Galatasaray’da forvet tartışması olmaz.
Belhanda demişken kısa bir Belhanda notu: Bugün, geçen maçlara oranla daha hareketli idi, daha olumlu hareketler yaparak, oyununu dikine oynadığı bazı toplarla süsledi. Yeter mi? Hayır! Sneijder gibi bir futbolcuyu yollayıp Belhanda’yı alıyorsan, bu Galatasaray taraftarının Belhanda’yı büyük bir beklentiyle izlemesine sebep olur. Belhanda da bu beklentinin %30unu bile karşılamıyorsa, o zaman ortada sorun vardır.
Belhanda, olumlu işler yapsa da, stabil olarak olumsuzlara da imza atıyor. Kalemizde yarattığımız haklı penaltı pozisyonu öncesi topla fazla oynayarak topu kaybeden ve dolayısı ile tam kendi sahamızdan çıkarken kontra atak yememize sebebiyet veren de Belhanda.
Penaltı pozisyonu net penaltı. Şimdi genç Ozan Kabak’a yüklenecekler. Fakat unutmamak lazım ki, bugün “Büyük Kaptan” diye hala bağrımıza bastığımız Bülent Korkmaz da ne penaltılar yaptırmış, kendi kalesine ne goller atmış bir futbolcuydu. Ozan daha henüz 18 yaşında ve bugün 5. resmi maçına çıktı. Hatalarından ders alacak şüphesiz. Kumaşı var. O kumaşı hata yaptı diye kesip atmayın, ileride harika bir takım elbise çıkacak.
Ozan’ın hatası yok mu? Var tabii. Ama şunu da göz ardı etmemek lazım. Ozan bugüne kadar defansta hep Serdar Aziz ile beraber oynadı. Serdar abisi ile iyi bir uyum yakaladıklarını düşünüyorum. Gökhan Zan sonrası “Cam Adam” lakabını devralmaya aday olan Serdar Aziz bu takımda her maç oynamış, ya Maicon ya da Ozan ile yan yana görev almış bir futbolcu. Ozan bu maçta ilk defa Maicon ile beraber oynadı. Hazırda Maicon’un yeterliliği tartışılırken, bir penaltı hatasından dolayı ilk defa beraber oynadığı genç partneri Ozan’ı eleştirmek ne kadar doğrudur?
Galatasaray şu anda bu kadar. Bazı maçlarda bazı oyuncularının üstün performansları ile, hele ve hele ilk golü atarlarsa bizi çok mutlu eden skorlar alırlar; ama bir çok maçta, puan kaybı olsun olmasın, bu kadrosu ile zorlanacağı kesin.
Her ne kadar “bu ka köfte” ise de; Ligin en lezzet veren takımlarının başında da yine de Galatasaray var.
YORUMLAR