Galatasaray’ın halini anlamak için, bir tek futbolcunun maç içindeki yolculuğuna bakmamız lazım.
Bu futbolcu Donk.
Igor Tudor döneminde tu kaka ilan edilen Hollandalı bugün; maçın ilk yarım saatinde defansta, ikinci yarım saati esas pozisyonu olan orta sahada ve üçüncü yarım saatte ise forvette oynadı.
Defansta alternatif az, orta sahada alternatif az, forvette alternatif yok gibi. Donk hangi bir yerde oynasın? Defansta pozisyon mu çıkartsın? Forvette gol mü atsın? Orta sahada asist mi yapsın? Galatasaray Yönetimi transfere falan para harcamak için bütçe yapmasın. En iyisi Donk’u klonlamak için yatırım yapalım. Ne de olsa transfer yapamıyoruz, yaptığımız transferler de ne kadar etkili oluyor, görüyoruz.
Schalke 04 maçı, Galatasaray için Süper Lig’de bir dönüm maçıdır.
Erol Bulut, futbolculuğunda da mücadelesini beğendiğim bir oyuncuydu, uzun bir süredir teknik direktörlüğündeki gelişimini de keyifle takip ettiğim bir Teknik Adam oldu. Galatasaray’ın Schalke maçını çok iyi analiz etmiş. Schalke’nin Galatasaray’ın zaaflarını Galatasaray’a karşı nasıl kullandığını görmüş ve takımını benzer bir oyun stili dahilinde sahaya sürmüş. Bravo.
Evkur Yeni Malatyaspor, taş gibi oynadı. Maçın ilk düdüğünden, 96. dakikadaki son düdüğüne kadar olağanüstü bir konsantrasyon ile mücadele edip, zaten oynamaya havası olmayan bir Galatasaray’ı iyice durdurdular.
Her ne kadar kaptan Selçuk İnan’ı ilk 11 de görmek beni mutlu ettiyse de, “Selçuk da ne yapsın?” demekten alıkoyamıyorum kendimi.
Hele ilk yarı, bir çok pozisyonda top ayağında iken, ileriye dönük derinlemesine top atmak için kafasını kaldırır kaldırmaz yaptığı ikinci otomatik hareket kollarını iki yana açmak oldu. “Kime atacağım ben bu topu?” sorusu, Galatasaray’ın ofansif en büyük sıkıntısının dile gelmiş haliydi.
Topu ileriye taşıyacak doğru adam var, ama ilerisi topu taşıttıracak alan açmıyorsa, Selçuk ne yapsa nafile. En fazla, topu rahatlatacak diagonal paslar ile, atakların yönlerinin alternatifleşmesini sağladı, ama o kadar.
Sadece ilk yarıya baktığımızda, Galatasaray’ın 12 ortası var, ama bu ortaları gole çevirecek bir futbolcusu yok. Çünkü her orta zaten Yeni Malatyaspor defansını buluyor, Galatasaraylı'yı değil.
İlk yarı demişken.
Belhanda’nın futbolunu stabil olarak beğenmesem de, bugün oyundan çıkma şeklini sevmedim. Umarım büyük bir sıkıntısı yoktur. Büyük bir sakatlık sonrası bazen gördüğümüz, baş dönmesi ile paralel sıkıntıyı, durduğu yerde yaşadı. Kendisine geçmiş olsun.
Genelde maç içi etkisini tartışılır bulduğum Belhanda’nın oyundan çıkması Galatasaray için bir fırsattı. Ancak benim gördüğüm, Fatih Hoca bu fırsatı tepti.
Maçın başından beri gayet uyumlu oynayan Ozan-Donk ikilisini bozup; Donk’u orta sahaya çekip, Ahmet Çalık’ı oyuna dahil etti ki; yediğimiz ilk gol bu dakikadan sonra geldi. Benim beklentim, bu ikiliyi bozmaktan ve riski defansa çekmektense, orta sahaya Belhanda’nın yerine neredeyse direkt bir değişiklik olabilecek Yunus Akgün değişikliğini yapması idi.
Yunus Akgün’ün yeteneklerini çok beğeniyorum. Oynadıkça daha çok pişeceğine ve takıma çok daha fazla katkısı olacağına inanıyorum. Zaten 74. dakikada Sinan Gümüş’ün yerine oyuna giren Yunus, 74 dakikada Sinan’dan göremediğimiz olumlu futbolu, sahada kaldığı 20 dakikada sergiledi. Ancak ne kadar olumlu olsa da, abilerine uyum sağladı.
Ozan Kabak bu maçta en büyük zaafının ne olduğunu gösterdi ve yine penaltıya sebep oldu. Eminim ki Fatih hoca ve ekibi Ozan ile bu penaltı pozisyonlarını defalarca izleyip, kendisini geliştirmesi için üzerine çalışacaklardır. Üç penaltı yeter, istatistiği ilerletmemesini dilerim.
Genç Ozan’ın bu sene yaptırdığı üçüncü penaltı ise aslında Galatasaray için hayırlı bir hamle oldu. Maç 2-0'a gelince Galatasaray yediği bu tokat ile bir serpildi. Bir mücadele etmeye başladı. Bir cins bir hırslandı. Ama bu hırs yetmedi. Yetmeyecekti de.
Evet, UEFA’nın koyduğu ciddi mali kriterler vardı. Bu doğru. Bu kriterler dolayı elimizdekilerden olduk. Yerlerini maalesef dolduramadık. Hepsi doğru. Fakat akılcıl davranıldığını düşünmüyorum.
Defans’ın ağır yükünü U18'den A Takım’a çıkan Ozan Kabak’a yükledik. Ne Maicon, ne Ahmet Çalık eski formlarında değiller; Serdar Aziz de dayanamadı sakatlandı.
Orta Saha da Feghouli sakat, sakat değilken verimsiz. Belhanda 2 pozisyon var, 12 pozisyon yok. Ndiaye çılgınca mücadele ediyor. Selçuk sakatlıktan çıktı ilk kez ilk 11 de idi. Donk, artık nerede oynayacağını bilmiyor. Büyük ümitlerle alınan Emre Akbaba sakatlandı, sezonun ilk yarısı yok.
Forvette, Eren Derdiyok sakat, sakat değilken de “bir ana forvet değil”. Muğdat, Galatasaray’ın forveti olabilecek bir isim değil.
Rodrigues, Onyekuru, Sinan; hiçbiri esasen golcü değil. Ofansif orta saha oyuncusu. Biri sakat, biri etkisiz, diğeri de o sihirli dokunuşunu kaybetmiş durumda.
Galatasaray’ın Galatasaray olduğunu hatırlayan ve bilen tek adam sanırım Fatih Terim. O da elindeki imkanlarla yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışıyor.
10. Hafta liderliği kaybettik. Önemli olan 34. Hafta'da lider olabilmek. Kaldı 24 hafta. Bu 24 haftayı toparlayabilecek üç şey; Fatih Terim, Galatasaray taraftarı (desteği) ve sarı-kırmızı forma.
YORUMLAR