Aslında yazımın başlığı bu olmayacaktı. Planladığım başlık, taa 90+1’e kadar “Büyük
Bayram Yaklaşıyor” olacaktı ama..
Ama işte. Dakika 90+1. Diatta.
Bütün maç, tüm takımı en çok zorlayan, yüzünden adeta hırs akan o Diatta.
Topa bir vurdu. Vuruş o vuruş. Giden 2
puan, 26 Kasımda fiilen biten Avrupa Maceramız.
Hoş Şampiyonlar Liginde bir maçımız daha var,
ama puanlara bakınca Avrupa’ya defacto veda ediyoruz.
90+1 de
o golü yiyene kadar, “Avrupa’da 100. Galibiyetimizi” kutlamaya
hazırlanıyoruz. Ama işte dedim ya, o bir
adet sol ayak, o bir adet mükemmel vuruş, ve o bir adet gol. Hayal Kırıklığının hikayesi.
Geçen Cuma, Başakşehir maçını
izleyemedim. Dolayısıyla milli maç
arasından sonra ilk defa izledim Galatasaray’ı.
Ne kadar üzücüki, bu sene ilk defa biraz tat veren bir Galatasaray vardı
sahada. Ama o Diatta yok mu o Diatta.
Bugün 2
puanı kaybettik belki, ama takımın ilerisi için bir çok kazanım vardı sahada.
Daha baskılı, daha arzulu oynayan bir
Galatasaray. Pres yapan ve ileriye
oynamaya çalışan bir Galatasaray.
Galatasaray’ın bu değişiminde etkili olan isimleri’nin soyadları idi halbuki 90+1 e kadar atacağım başlık: Büyük Bayram Yaklaşıyor.
Ömer
Bayram. Sol kanatta olağanüstü bir performans
sergiledi. Çok koştu, çok mücadele
etti. Karşı takım oyuncularına her
müdahalesi çok doğru ve yerindeydi. Topu
dikine oynaması, dikine koşması, pasları ve ortaları ile Galatasaray’ın en tehlikeli ismi oldu. Golün asistini yaptığı gibi, asist hanesine
başkalarını da ekletebilirdi, o asistler gol olamadı sadece.
Adem
Büyük. Gol pozisyonunu
izlediniz mi? Bakın gelin hatırlatayım.
Ömer’in soldan pasını, sırtı kaleye dönük bir şekilde alıp, biraz da
şans biraz da doğru dokunuş topu düzeltip, yüzünü kaleye dönüp, düzgün bir vuruşla
topu ağlara bıraktı.
Bu sene
kaç futbolcumuzun sırtı kaleye dönük pozisyonda topu alıp doğru kontrol edip,
dönüp, kaleye vurduğunu gördünüz?
Sadece gol mü? Topu ayağında tutması, pasları,
doğru koşuları, ileride baskı kurması ile dört dörtlük bir performans
sergiledi.
Bu ikili devamlı oynarsa, bu etkileşimlerinin
üzerlerine koyarlarsa, gerçekten de Galatasaray’da Büyük Bayram doğar.
Maçın
en istekli ve en etkili iki oyuncusunun da Türk oyuncularımız olması, acaba
takım için bir işaret mi?
Ha, haksızlık yapmayalım, 2 futbolcu daha
olağanüstü performans sergilediler.
Biri, tabi, her maçta olduğu gibi kalede
sonsuz güven veren Muslera. Golde yapabileceği çok bir şey yoktu çünkü Diatta
en doğru noktaya vurdu.
Bir diğeri de Lemina. Orta sahada bir dinamo. İleri geri inanılmaz oynadı. İleri hatta var. Orta alanda çalım üstüne çalım ve mücadelelerde
var. Defansa gelip top çıkartma, hatta
tek kişilik etten duvar kurmak var.
Bugünün
Sarı Kırmızı Kare As’ı: Ömer, Adem, Muslera ve Lemina. Peki ya diğerleri?
Aklımda birkaç pozisyon var mesela.
Birincisi.
İkinci yarı en az iki defa, çok hızlı çıkabileceğimiz, defansın arkasına
derin oynayabileceğimiz ve ani kontratak yapabileceğimiz pozisyonda laubali
Belhanda topu rakip takımın ayağına bıraktı.
Bugün zaten Belhanda’nın attığı
tek bir pastan hayır gelmedi.
Belhanda miadını benim için çoktan doldurdu.
İkincisi.
İkinci yarı başında soldan Marcao bir top kullanacak, yanlış
hatırlamıyorsam Ömer’e planlanan bir pas. Ömer soldan ileriye, içeriye doğru
kat ederken, Marcao topu çok hızla dümdüz ileriye vuruyor. Sonra da eliyle
“kusura bakma falsoyu veremedim” işareti veriyor. Şampiyonlar
Liginde, nispeten rahat bir pozisyonda falsoyu veremeyen Marcao. Büyük sıkıntı.
Üçüncüsü diyeceğim demesine ama, o kadar çok
yanlışı var ki maçta. Mariano “ben artık
bittim” diyor. Devre arasında acilen Mariano’ya bir “hayırlı kısmet” bulup yollamalı,
ve gerçekten yüreğinden oynayan, benim için Muslera kadar gerçekten
Galatasaraylı saydığım Linnes geri çağırılmalı.
Seri, Feghouli, Nagatomo birer tık daha
iyiydiler bugün, ama beklenen performanslarında değiller.
Bir de Donk’tan bahsetmek lazım. Luyindama’nın sakatlığından sonra mecburen
defansta oynadı. Luyindama’dan daha
fazla güven verdiği net. Mecburiyetten yapılan
doğru hamle.
Sakatlıklar olsun, formsuzluklar olsun;
mecburiyetten dolayı geleceğe yönelik en doğru takım sahadaydı. Bu takımın
üzerinde yapılacak bazı başka yeniliklerle Süper Lig’de daha başarılı günler
bizi bekleyebilir.
Mesela Erencan’ın oyuna mecburiyetten girmesi
çok önemliydi. Ne der Fatih Hoca, “Galatasaray sahaya 11 kişi çıkıyorsa eksik
değildir”. Demek ki gerekirse, Erencan
ve onun gibi U19’dan gelen genç, istekli, arzulu Aslanlarla da oynayabiliriz. Onlar da kendilerini A Takımda gösterebilir. Neden bir ikinci Ozan Kabak çıkmasın?
Bugün
hayal kırıklığı oyun değil, sonuçtu. Çünkü bu sezon Galatasaray ilk defa,
mücadelesi ve azmi ile Galatasaray’a benzer bir oyun tavrı sergiledi. Üzücü olan bu oyunu son dakikada yediği gol
yüzünden 3 puanla taçlandıramaması oldu.
Bazen
su akar yolunu bulur derler ya; sezona sanki formsuz
başlayan Fatih Hoca’ya sakatlıklar da yardım etti ve bugün ilk defa sahada bir
nebze Galatasaray’ı izlemiş olduk.
YORUMLAR