Maçın en can alıcı iki noktası:
Birincisi, Galatasaray’ın altı pastan çektiği ilk ve aslında tek şutun, 45. dakikada Eren Derdiyok tarafından çekilen, ve kalecinin kurtarmadığı, aksine kaleciye nişanlanan şut oluşu.
İkincisi ise, Galatasaray adına maçın en iyi 2 adamının, Kaleci Muslera ve savunmanın genç ismi Ozan Kabak olmasıdır.
Galatasaray hakkında daha detaya girmeden evvel, Schalke 04’ün teknik Direktörü Tedesco’yu tebrik etmek lazım. Süper Lig de oynadığımız son 60 küsur maçı adam akıllı analiz edememiş olan kendi ligimizin bir çok Teknik Direktörünün aksine; Tedesco Galatasaray’ın başlıca zaafını çözmüş. Galatasaray takımı, sözde “en rahat” oynaması gereken maçlarda bile, geriden topu çıkartmakta zorlanıyor. Schalke 04’ün ise bu durumda yapması gereken en basit şey, top Galatasaray defansında iken önde baskılı oynamak. Schalke ise tam da bunu yaptı, ve zaten 2 senedir defanstan çıkarken sıkıntı yaşayan Galatasaray’ı tamamen kilitledi.
Özellikle ilk yarı, ender görülen dakikalarda Galatasaray dikine ve hızlı oynayabildiğinde, pozisyona girecekmiş gibi oldu, ama..
O ama birazdan.
İlk yarı bu az görülen pozisyonlarda, özellikle, (kendime şaşarak) Belhanda çok başarılı iken, ona yardımcı olan Sinan ve Rodrigues topu ileriye sürme kabiliyetleri ile Schalke’nin ceza sahasına kadar gelebilmeyi başardılar. Fakat sadece oraya kadar geldiler. Çünkü ileride o “ama” gerçeğine tosladılar.
O “ama”, oynasa dert, oynamasa dert olan Eren Derdiyok idi.
Galatasaray’da santrafor mevkinde oynabilecek tek oyuncu Eren Derdiyok. Ancak Eren Derdiyok maalesef ne bir Gomis, ne bir Drogba, ne bir Ümit Karan, ne de bir Burak Yılmaz. Son 20 yılda Galatasaray da gözlerimiz bu ve benzeri forvetler izlemeye alıştı. O yüzden Eren Derdiyok her ne kadar iyi niyeti ile çabalasa da yetersiz. Benzer şekilde, zaman zaman faydalı işler yapmış olsaydı bile Umut Bulut için de benzer şeyler hissediyordum. Kızamıyorum, çünkü her iki isim de yukarıda saydığım forvetlerin özelliklerini taşımıyor.
Fizik gücü desen; bugün Eren yine sakatlandı, vücut yüksek mücadeleyi kaldırmıyor. Defansı karıştıracak çapraz koşular, peşinde 2-3 adam sürüklemeler; pek rastlanmıyor. Gol vuruşları ise, eh işte. Tek şutu kaleciye nişanladı. Fakat dedim ya; kızamıyorum. İyi niyetle, olduğu kadar mücadele ediyor.
Kızdığım nokta alternatif transfer yapamamış olmamız. Ucuza da olsa bir forvet daha alınmalıydı. Kızdığım nokta, içeriden bir alternatif yaratamamış olmamız.
Hoş bir kere yarattık. Antalyaspor maçında Donk girdi, forvet oynadı, golünü attı.
Fakat Donk’tan da sadece bir tane var. Hani bazen mahalle maçlarında, ya da yakın arkadaşlar ile oynanan halı saha maçlarında, bir arkadaş vardır; önce ilk 25 dakika forvet oynar, gollerini atar, sonra defansa geçer pozisyon kurtarır, tekrar ileri çıkar gol atar; son 10 dakika da kaleye geçer, kaledeyken de bir pozisyonda topu alır, karşı takımı ipe dizer, çalım ata ata gider golünü atar ve kaleye geri döner. Hah işte, Donk aynen bu halı saha kahramanı gibi benim gözümde.
Bugün ilk yarı ortalarında Fatih Hoca’nın hamlesi ile kendini defansın göbeğinde buldu, ve hiç te fena değildi. Esas işi defans olan Maicon’dan kat be kat iyiydi.
Defans demişken.
Galatasaray’ın defans sorunu aslında defans ile alakalı değil. Galatasaray’ın defans sorunu ileri ucundan başlıyor.
İleride pres yapmayan bir forvet hattı, orta sahada pozisyon almakta zorlanan ve dolayısı ile ne topa ne de oyuncuya müdahale edemeyen bir grup oyuncu; daha da kötüsü defansı defansa yakın bir noktada yapmaya çalışan bir grup oyuncu ve bir anda bilimum karşı takım oyuncusunu ceza sahası çizgisinde karşılamak zorunda kalan bir defans hattı.
Takımın savunması sadece son müdafaa hattına kaldıysa, vay halimize.
Ozan Kabak bugün o hatta, her müdahalede vardı. Doğru kademelerde, doğru pozisyonlarda karşıladı Schalke 04’ün forvetini. Takımın en iyilerindendi. Ortağı olması gereken Maicon ise sanki oynadığı pozisyonda ne yapması gerektiğini unutmuş gibiydi. Eğer Donk ilk yarı ortalarında defansa çekilmese, tek başına savunma yapan Ozan Kabak ve her zaman olduğu gibi muazzam toplar çıkartan Muslera’nın çabaları 1 puanı kurtarmaya bile yetmeyecekti.
İkinci yarı orta sahaya Selçuk İnan’ın girmesi ile beraber orta sahada o dakikaya kadar azalarak yok olan top kontrolümüz biraz olsun kendine geldi, ama pozisyon yaratmaya ne yazık ki yetmedi. Bu sefer de forvet hattı etkisizliği boy gösterdi.
Hangi ucundan tutarsanız tutun, Galatasaray sıkıntılı. Galatasaray eksik. Şu an Bundesliga’da düşme hattında bulunan Schalke 04’ün elinden, Türkiye Süper Lig lideri zor kurtulup, kendi evinde 1 puana razı olmuş oldu. Eğer Galatasaray bu denli sıkıntılı olmasa, şu an kendi liginde 8 puan kaybetmemiş, açık ara lider olurdu. Eğer sondan 3. olan Schalke, sıkıntıları olduğu halde bile kendi liginde lider olan Galatasaray’ı İstanbul’da elinden kaçırıyor ise; vay bizim sözde “Süper” ligimizin haline.
YORUMLAR