Hakem, yaptığı işin tanımı tamamen keyfidir.. İşi, kendinden nefret ettirmektir.. Futboldaki tek ortak nokta, herkesin ondan nefret etmesidir.. Onu hiçbir zaman alkışlamazlar, o hep ıslıklanır..
Sahada en çok koşan odur. Tüm oyun boyunca koşmak zorundadır. Onun da zaman zaman topla oynamak isteyebileceği açıktır, ama bu fırsat asla verilmemiştir hakemlere.. Top kazara bedenine çarptığında öbür seyirciler, annesini hatırlar. Yine de orada, o yeşil kutsal alanda olmak uğruna, tüm hakaretlere, yuhalamalara, atılan taşlara, okunan belalara göğüs germeyi bilir..
Bazen, çok ender de olsa hakemin kararlarının taraftarlarınkilerle aynı doğrultuda olduğu görülür, ama bu bileonun masum olmaya kanıtlamaya yetmez.
Yenilenler onun yüzünden yenilirle, yenenler ise ona karşı kazanmışlardır. Tüm yanlışların bahanesi, tüm felaketlerin nedeni odur..
O olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırlardı.. Ondan ne kadar nefret edelerse etsinler bir o kadar da ihtiyaç duyarlar ona..
Yüzyılı aşşkın bir zaman, hakemler karalara büründüler. Tuttukları hiç kuşkusuz kendi yaslarıydı.. Şimdi ise renkli giysilerin arkasına saklanıyorlar..
Okuduğum en unutulmaz futbol kitabıdır "Gölgede ve Güneşte Futbol".. Yazarı Eduardo Galeano Uruguaylı dünyaca ünlü bir isimdir, ama asıl hayali bir futbolcu olmakmış.. Futbol, top, kale başta olmak üzere çok değişik anlatımları vardır "Gölgede ve Güneşte Futbol" adlı kitabında.. Hakem de onlardan en çarpıcı olanlarından biridir..
Hakemlere bakarken, onları bir fanatik taraftar gibi eleştirdiğim anlardan sonra bile anlamaya çalıştım yıllar boyu..
Birkaç çürük elma dışında hep dürüst olduklarına, kasıtlı hata yapmadıklarına inandım.. Hep, oyunun içindeki tüm akışkanlar hızlanırken, teknolojiyle tüm seyredenler çok farklı açıları görebiliyorken hakemin pozisyonları yalnızca tek açıdan gördüklerini hiç unutmamaya çalıştım..
Yukarıdaki "hakem" tasvirini de zaman zaman televizyonlarda okudum.. Onları savundum..
XXX
Ben Fenerbahçeli'yim.. Her ne kadar spor yazarı da olsam bazen bir taraftarın düştüğü yanılgıların içinde olabiliyorum..
Ama Szymanski'nin pozisyonu başka bir boyut..
Ne hakem hatası, ne de başka bir futbol olayı..
Bu gördüğünü çalamamak maalesef..
İlk penaltıda, çok daha anlık ve zor bir açıdan, çok uzak mesafeden penaltıyı verip, ikinciyi çok daha yakın olmasına karşın vermemek..
Tek açıklaması var, korkmak..
İşsiz kalmaktan, birilerinin mutsuz olmasından korkmak..
Sürekli açığı alınan hakemler arasına girmekten korkmak..
Fenerbahçe lehine hatalar yapan hakemler arasına girmekten korkmak..
Maalesef benim de derbi yazım bu..
Çünkü benim de korkularım var..
Tıpkı tüm hakemler gibi..
YORUMLAR