Futbolun bazı dinamikleri, temel prensipleri ve asla oynamaya kalkmayacağınız bazı kuralları vardır.
İyi futbolcu iyi futbolcudur.. Yıldız yıldızdır.. İşçi arı, işçi arıdır...
İşçiden yıldız yapmaya kalkar, yıldızı sıradanlaştırırsanız, kazansanız bile aslında kaybetmeye başlamışsınızdır.
Fenerbahçe Kadıköy'de önemli bir maça çıktı.. Trabzonspor'la karşılaşacaktı.. Sosa ilk onbirde, çok değil, iki ay önce "Kaptan" olarak kupa kaldırdığı eski takımına karşı mücadele edecekti.
Ayrıca; çok sevdiği ve iyi anlaştığı Eddie Newton için de bu karşılaşmanın son maçı olacağını görür gibiydi.
Duygusaldı.. Old Trafford'ta Manchester United'a gol attıktan sonra sevinmeyen Cristiano Ronaldo gibiydi aslında.
Belki penaltı olacak, frikik olacak ya da akan oyunda bir pozisyon olacak ve eski takımını yıkacak, duygusal bir bağ kurduğu Eddie Newton'ın kovulmasına neden olacak son darbeyi vuracaktı.
Duygusal başladı maça.. Ve beklenmedik bir anda Lemos'la çarpıştı.. Top Afobe'nin önüne düştü, Trabzonlu oyuncu da golü attı.
Devre arasında Sosa'yı çıkardı Erol Bulut.. Şimdilerde "dünyanın en kötü stoperi" olarak görünen Tisserand'ın kafa vuruşu direkten Serkan Asan'ın ayaklarına çarptı ve gol oldu.. Ardından iki gol daha buldu Fenerbahçe.
Erol Bulut galibiyeti anlatırken, "Devre arasında yaptığımız hamleler ve konuşmaların etkisi vardı.. İkiyi istedik attık, üç istedik attık, belki dördü de atacaktık" dedi maç sonunda..
Fenerbahçe o maçı kazandı ama aslında Sosa'yı kaybetmeye doğru ilk adımını attı.
Gaziantep'e gelinceye kadar Sosa hep tartışılan adam oldu Fenerbahçe'de.
Hazır mı? Oynamalı mı? Ozan daha mı iyi?
Bu tartışmalar sürüp giderken takımın "ileri gelenleri" ya da başka deyişle "tecrübeli isimler" yedek kalmaya başladı.. Caner gibi, Gökhan gibi...
Zaten Altay, Perotti, Valencia, Samatta gibi ağır toplar yokken bir kurşun da kendi ayağına sıktı Erol Bulut.. Üç önemli ismi yedek bırakarak kazanmak istedi.
Ama kaybetti...
Rıdvan Dilmen Fenerbahçe'de teknik adamlık yaptı.. Erken gönderildi.. Her konuştuğumuzda bunun altını çizdi.. Ona destek verdim, çünkü benden destek istedi.
O şimdi Erol Bulut'a destek vermiyor.. Bu önemli.. Çünkü Rıdvan'ı karşına almak demek uzatmalarda ceza sahasından gol yemek gibi.. Çıkartması zordur.. Erol Bulut şimdi "Rıdvan" golünü yedi...
Bundan sonrası kolay değil.. Fenerbahçe için de Erol Bulut için de kolay değil...
Sosa'yı zaten kaybettin.. Caner'le, Gökhan'la, takımın kimyasıyla niye oynarsın?
Covid'ten çıkmış Valencia'yı tam hazır olmadan sahaya sürüp, savunma yaptırıp adalesinin yırtılmasına niye zemin hazırlarsın.
Milli Takım'dan sakat gelmiş Samatta'yı tam hazır olmadan sıradan takım karşısında kupa maçında niye oynatırsın?
Altay olmasa ne yapacaksın.. Ama Altay'ı Karacabey maçında bile oynatıp, üstü kapalı, "Ben sana güvenmiyorum" dediğin Oytun'a Gaziantep'te kaleyi veriyorsun.
O kırmızı kart görse, sakatlansa kaleye kim geçecek.. Harun.. Ama Harun yedek kulübesinde.. Madem Antep'e gelebiliyor, madem maç kadrosunda.. Neden kalede Harun değil de Oytun var.
Sorular çok.. Girenler, çıkanlar.. Taktik, teknik..
Ama en önemli konu başka.. Ne Antep'in attıkları, ne Erol Hoca'nın tercihleri..
Asıl konu Rıdvan'ın attığı gol...
Fenerbahçe'yi biraz tanıyorsam, bu golü çıkartmak zordur derim.. İşin rast gitsin Erol Hocam. Ama Başakşehir'e de yenilirsen, işin zor.. Durumun kritik...
Maçın adamı: Sumudica
Maçın kader anı: Fenerbahçe'nin ofsayt nedeniyle sayılmayan golü
Maçın hayal kırıklığı: Tisserand
Maçın hatası: Sosa, Caner ve Gökhan'ın yedek bırakılması