Öncelikle Emre Belözoğlu'nu tebrik ederim. Göreve geleli 3 maç olmasına karşın takımda gözle görülür bir değişim yaşanıyor. Gaziantepspor maçındaki oyun kurgusu da, onbir tercihi de, değişiklikler de, takımın mücadele şekli de son derece olumluydu.. Belki de çok uzun süre sonra Fenerbahçe taraftarları bir maç oynanırken ve durum daha 0-0 iken, "Bu maçta iyi oynuyoruz" düşüncesi içine girdiler.
Maçta Fenerbahçe'nin üstünlüğü altında geçen ilk yarıda Valencia, Serdar Aziz, Ozan, Pelkas gole yaklaşan isimler oldular. Rakibin de bu bölümde bir tehlikeli kontratağı vardı..
Ama ikinci yarı bambaşka bir oyun oynandı.
Fenerbahçe ilk gol kadar yine çok olumlu ve çok doğru şekilde sabırlı paslarla rakip kaleye gitti ve önalandaki baskı sonucu golü buldu.
Golün ardından Fenerbahçe'nin üçüncü golüne kadar Gaziantepspor'un net 4 fırsatı var.. Bunların üçü kale ağzında ve kolay kaçırılmayacak pozisyonlar. Önceki maçta Malatyaspor'un bulduğu golden çok daha rahat ve net pozisyonları Kenan Özer ve Mirallas atamadı.. Sonuçta da Fenerbahçe iyi hazırlanmış tek kontratağında üçüncü golü buldu ve maçı kopardı.
Tekrar tebrik edelim üç puanı ve iyi oyunu.. Ve gelelim uyarılar bölümüne...
Futbolculuğundan beri tanıdığım, desteklediğim Türk futbol tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe'de çok başarılı olacağını düşünüyorum.. Ve olmasını da canı gönülden diliyorum.
Ancak...
"Büyük takım topu rakibe vererek oynamaz" fikrine tamamen karşıyım. Büyük takımın belli bir kalıbı ve oyun şekli yoktur.
Sadece her şartta "kazanmak için oynama" felsefesi vardır. Yetenekli ve becerikli golcüleri vardır.. Oyunun her yönünü rahatlıkla oynayan orta saha oyuncuları, skora katkıda bulunan kanatları vardır.. Fenerbahçe'e bunların bazıları var, bazıları yok.
"Büyük takım topu rakibe vererek oynamaz" ifadesi Emre Belözoğlu'na ait.. Ama aynı Fenerbahçe topa çok büyük ölçüde sahip olduğu maçlarda Beşiktaş'tan 4, Konyaspor'dan 2, Malatyaspor'dan 3, Gençlerbirliği'nden 2, Göztepe'den 1 gol yedi ve hiç puan alamadı..
Diyeceksiniz ki; "O zaman Erol Bulut vardı".. Saygı duyarım.
Peki ya Barcelona - PSG ya da Bayern - Paris maçlarını nasıl açıklarsınız? Ya da oyuncu kalitesi olarak bizden çok geride olan Letonya'dan 3 gol yiyen Milli Takım'a.. Aynı Milli Takım'ın "topu rakibe vererek oynadığı" Hollanda ve Norveç maçlarını kazanmasını..
Galatasaray'ın son iki sezondur sürekli yenildiği Alanyaspor'a ilk defa "geri çekilerek ve savunma yaparak" galip gelmesini.
Beşiktaş'ın kendi evinde 1-0 öne geçtiği maçta Trabzonspor'a yenilmesini.. Fenerbahçe maçını tek kale oynayan Hatayspor'un sahadan yenik ayrılmasını.
Örnekler o kadar fazla ve çok ki.. Liverpool'un Aston Villa'dan 7, Manchester'ın kendi evinde Tottenham'dan 6, City'nin kendi evinde Leicester'dan 5 yediği maçlarda top kimdeydi?
Dünyada topla en doğru ve en çok pas yaparak oynayan takımlardan City'nin Avrupa şampiyonluğu var mı.. Ama Sevilla'nın var.. Atletico'nun Simoene anlayışı ile iki finali var..
Tuchel Chelsea ile Atletico'yu durdurmak için savunma futbolu oynattı ve çeyrek finale çıktı.. Porto Juve'yi o şekilde kupanın dışına itti.
Ama aynı Chelsea hücum oynamaya çalıştığı West Bromwich maçını kendi evinde 5-2 kaybetti. Fenerbahçe ve Emre Belözoğlu birlikteliğinin doğru ve zamanlama olarak iyi olduğu düşüncesindeyim artık.. Ama Emre Hoca'nın düşünce tarzında belli kalıplar içine girmemesi gerek.
1998 Dünya Kupası'nda 26 maçı çıplak gözle seyrettim.. Ronaldo, Kaka, Roberto Carlos, Rivaldo, Romario'lu takım çeyrek finalde elendi gitti.. Ama şimdi isimleri hafızamda olmayan Marcio'nun forvet oynadığı Brezilya belki de tarihinin en kötü futbolunu oynamasına karşın 1994'de Dünya Kupası'nı kazandı.
Brezilya'ya o mutluluğu yaşatan Carlos Alberto Pareira aynı futbolla Fenerbahçe'yi, tarihin en iyi kadrolarından birine sahip Trabzonspor'un önünde şampiyon yaptı.. Üstelik Trabzon'da birbuçuk pozisyona girip 2-1 kazanarak.
Fenerbahçe Avrupa'da çok ses getiremediği dönemlerde Aykut Kocaman ile finali tek golle kaçırdı.. O sene kupayı kazanıp, ligde ikinci oldu üstelik.
2006 Dünya Kupası'nda inanılmaz takımlar ve yıldızlar vardı.. Ama İtalya şampiyon oldu..
Dediğim gibi örnekler çok ama çok fazla.. Önemli olan "Büyük takımların" ve "Büyük teknik adamların" tek bir oyun planı üzerinden yürümemesi ve oyunu rakibe göre, skora göre kurgulama, okuma becerisi göstermeleri.
Fenerbahçe kalan tüm maçlarını kazanabilir, ama bu bile şampiyonluğa yeterli olmayabilir.. Çünkü Beşiktaş'ın çok çok büyük avantajı var ve ikincilik her zamankinden çok daha değerli.
Gaziantepspor'u da temiz futbolu ve ikinci yarıdaki olumlu oyunu için tebrik ederim..
Bir iki kart hatası dışında Mete Kalkavan'ı da çok iyi buldum.. Verilen gol goldü.. Verilmeyen gol de gol değildi.. Tabii bana göre.
YORUMLAR